We are an award winning digital agency. And truly awesome too.

They walked carefully through the china country. The little animals and all the people scampered out of their way, fearing the strangers would break them, and after an hour or so the travellers reached the other side of the country and came to another wall.



The greatest education in the world is watching the masters at work.

- Michael Jackson

Tomorrow is my exam, but I don't care. Bcoz a single sheet of paper can't decide my future.

- Thomas Edison

If you can't make it good, at least make it look good.

- Bill Gates

Most good programmers do programming not because they expect to get paid or get adulation by the public, but because it is fun to program.

- Linus Torvald

An eye for an eye only ends up making the whole world blind.

- Quote Author (Quote #5)

We provide a multitude of services. Everything is covered.

They walked carefully through the china country. The little animals and all the people scampered out of their way, fearing the strangers would break them, and after an hour or so the travellers reached the other side of the country and came to another wall.

Blog

26 Kasım 2013 Salı

MİZAHLI VE MİZAHSIZ EĞİTİM


Öğrenciler öğrendikleri şeyle akılda kalıcı olarak bir bağlantı kurarlarsa, bilgiyi hatırlamada daha başarılı olabiliyorlar. Derslerde şaka ve anekdot kullanmak, bir çağrışım sağladığı için oldukça önemli. Ne yazık ki, eğitimcilerin çoğu, mizahın eğitimde bir yerinin olmadığına inanırlar. Bu tutumlarının nedenini anlamak çok da zor değildir. Eğitimcilerin sınıfta espri yapılmasını istememelerinin nedeni, temelde esnek olmayan düşünceye sahip olmalarıdır.
Eğitimci tarafından mizahın kullanılması stresi yok ettiği gibi öğrencideki soru sorma ve konuşma korkusunu da azaltmaktadır. Ezbere dayalı, kuru, öğrencilerin ilgisini çekmeyen, onlara kişilik kazandırmayan, araştırmaya yönlendirmeyen eğitim tarzının çoktan modası geçmiştir. Dersi uzun süre katılımsız şekilde dinlemek, yoğunlaşma kaybı ve sıkılmaya neden olmakta, bu da öğrencinin öğrenmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Rol yapma ve oyun gibi teknikler sınıfta eğitimcinin ve öğrencilerin enerjisini arttırarak öğrenmeyi kolaylaştırır. Öğrenme sürecinde kaygı azaldığında, öğrenciler öğrenmeye daha açık hale gelirler. Yoksa meraklı, hayal gücü geniş, oyun canlısı çocuklar beş yaşında okula gelip, bir ya da iki yıl içinde bu yönleri ihmal edilirse, bütün bu özelliklerini yitirirler.
“Problemi sadece rehber hocası çözer” ne kadar doğru?
Bir şey komik olarak algılandığında, vücutta gülmeyle rahatlayan bir tansiyon ölçümü meydana gelmektedir. Bazı eğitimciler öğrenci problemleriyle ilgilenmekte isteksizdir, öğrenci problemleriyle ilgilenmenin görevi olup olmadığı konusunda şüpheleri vardır. Bazı eğitimciler ise problemin rehber öğretmenler tarafından çözülmesi gerektiğini düşünürler. Oysa öğrenciler ne sebeple olursa olsun güvensizlik duyduklarında, psikolojik gereksinimleri karşılanmadığında, sevilmediklerinde, kendilerini değersiz, gergin ve yalnız hissettiklerinde çalışma istekleri kalmaz. Kabul edilen bir gerçektir ki mizah deneyimi, sadece komik olmak veya komiklik değildir. Aynı zamanda mizah, psikolojik tansiyonu boşaltmakta önemli rol oynamaktadır.
Eğitimci mizah yapmalıdır
Pek çok eğitimcinin öğretim tekniklerinde mizah uygulamaya isteksiz olmaları ya da bundan korkmaları daha fazla çalışmak zorunda kalacakları içindir. Öğretmenin sınıfla iletişiminde kontrolü sağlamak, delilleri sunmak, tek boyutlu bir ilişkiden daha zordur. Ama aynı zamanda bu tür öğretimin ödülü hem öğrenci hem öğretmen için büyük olacaktır. Eğer gerçeklerin ve tecrübelerin öğrencilere aktarılmasından çok insanların eğitilmeleriyle ilgileniyorsak, eğitime mizahı uyarlamaktan başka çaremiz yoktur.
Öğrenciler, gülen ve mizah duygusuna sahip arkadaşça öğretmenleri tercih etmektedirler. Mizah duygusuna sahip olmak, öğretmenin bir insan olduğunun ve gruba katılabildiğinin belirtisidir. Grup olarak gülmek, ortak deneyimlerin paylaşıldığını gösterir. Bir an için, sınıf birlikte güldüğünde, insanlar zayıflıklarını, hırçınlıklarını ve farklılıklarını unutur, tebessüm ve gülüşün çevrelediği boyutta ortak deneyimleri paylaşırlar.
Dersin ilk birkaç dakikası çok önemlidir
Dersin ilk birkaç dakikası genellikle ölü zamanlardır. Bu sırada öğrenciler yerleşir, kitaplarını defterlerini çıkarırlar. Bu zaman süresinde bir veya birkaç öğrenciyle sosyal konularda konuşulabilir veya bütün sınıfa bir bilim adamının ilginç yönleri anlatılabilir. Herkesin yerleştiğini gördükten sonra derse başlamaya hazır olunduğunun işaretini vermek gerekir.
Doğal olarak öğretmenler, dersin başında veya yeni bir öğrenme etkinliği için öğrencilerin dikkatini toplamaya çalışırlar. Genellikle birçok öğretmenin sınıftaki öğrenci gürültüsüne karşı “Sınıf, sessiz ol! “veya “Sınıf, kesin sesinizi!” gibi ibarelerle sınıfını susturmaya çalışması zordur. Çünkü sınıfı susturmaya çalışmada sadece sözün kullanılması etkisiz bir yöntemdir. Bu durumda öğretmenler, etkili dikkat toplama yöntemlerini devreye sokmak zorundadırlar.
Her şey için komik olan bir şey vardır, bunlara matematik ve fen bilimleri gibi komik olmayan ve sıkıcı olan dersler bile dâhildir. Uzun süren bir dersi abartmanın bir taktiği mizahi bir yola kaymaktır. Öğrenciler konu dışında üstünlüklerini görmekten zevk alırlar ve bu durum derse kişisel bir incelik katar.
Öğretmenlere mizah için birkaç taktik
Eğitimcilerin mizahi bakış açılarını geliştirmelerine ve dersi nüktelerle bütünleştirmek için yardımcı olabilecek çeşitli teknikler vardır. Eğitimciler etkili ve etkili olmayan stratejileri kaydettikleri bir mizah kütüphanesiyle başlayabilirler. İdeal sonuçlar için nükteler anlaşır bir şekilde aktarılmalı ve bazı durumlarda beden dilini ve diyalogları içermelidir. Komedi stillerini
geliştirmek ya da canlandırmak isteyen öğretmenler bunu yapmak için özel bir duruma sahiptirler; çünkü haftanın beş gününde de sadık dinleyicileri mevcuttur.
Öğretmenin kendi mizah malzemesini oluştururken en büyük kolaylık, başkasının esprisini kendi ortamına uydurarak yeniden yapmasıdır. Örneğin, bir nükteyi anlatmaya başlarken, “Paris’e giderken başıma komik bir şey geldi” demek yerine “okul” kelimesini kullanması gibi. Diğer bir deyişle, hali hazırda mevcut olan aynı şakayı da kullanabilir. Ama bunu yaparken, öğrencilerin ilgilerini hesaba katmayı unutmamalıdır. Maaş çekleriyle ilgili bir şaka yerine (çünkü bu çocuklar iş hayatını bilmiyorlar), öğrencileri daha çok ilgilendiren bir konuda espri yapılabilir. Profesyonelce ve özellikle öğrencilerin yaş grubunu anlatan şaka kitaplarına çalışarak, öğrencilerin neyi tercih ettiğini bilmek gerekir.
Hocam, çok keyifliydi!
Kelime oyunları, bilmeceler ve kafiyeler çok basit oldukları için gençlere komik gelmemektedir. Benzer olarak, daha genç çocuklar, bazen anekdotlara kulak vermezler.
Öğrencilerinizin yaş grubuna yönelik mizahi yayınlar veya popüler konular öğrencilerin neyi komik bulduklarını öğrenmemiz için iyi bir yol olabilir.
7Eğitimciler,67890/w bir şeyle ilgili şaka yavöpmadan önce söyleyeceklerinin nereye çıkacağını da anlamak zorundadırlar. Bir espriyle karşılaşıldığında, bunu ertesi gün sınıfa anlatmaya çalışmamak gerekir. Eğer yaygın bir mecrada kullanıldıysa, zaten herkesin onu duymuş olma ihtimalini hesaba katmak gerekir. Bu espriyi olduğu gibi kaydetmek yerine, kişiselleştirerek yeniden oluşturmak gerekiyor. Aynı şekilde sık sık karşılaşılan bir durum, popüler bir şakanın öğrenciden öğrenciye aktarılmasıdır. Eğer okulda bir şaka duyulduysa, muhtemelen o şakayı herkes biliyordur.
Sınav kaygısının mizahla çözümü
Öğrencinin başarısının değerlendirildiği sınavlar hemen her öğrenci için bir miktar belirsizlik içerir ve bazı öğrencilerde psikolojik gerginliğe sebep olabilir. Sınav kaygısının oluşma nedeni ise herhangi bir değerlendirme durumunda kişinin kendini tehdit ya da tehlike durumunda algılamasıdır.
Öğrencilerin sınav olma konusunda endişelerine yönelik ifadeleri de genel olarak aşağıdaki gibidir:
•Ne kadar çalıştığım önemli değil, kendimi hazır gibi hissetmiyorum.
•Çalıştığım her şeyi unutacağımı hissediyorum.
•İptal oldum.
•Birkaç gün önceden sınavı önemsememeye başladım.
•Sınavı zamanında bitiremeyeceğimi düşünüyorum
•Doğru yeri çalışıp çalışmadığım konusunda endişeleniyorum.
Bu nedenlerden dolayı mizah, sınav işlemleri sırasında çok önemlidir. Çünkü mizah, gerilimi azaltır. Mizah etkili bir öğretme usulü olarak kaygıyı azaltmak için sınavdan hemen önce, sınav içerisinde ve sınav kâğıtlarının dağıtılma aşamasında kullanılabilir. Mizah, öğrencilerin sınavdan önceki gerilimlerini azaltacağı için öğrencilerin rahatlayıp sınava daha fazla yoğunlaşmalarına da yardımcı olmaktadır.
Read More

SORU YOKSA PROBLEM VAR DEMEKTİR


Soru sormak önemli bir meziyettir. İnsanı soru sormaya götüren sebep ise merak duygusudur. Merak eden insan neden sonuç ilişkisi kurarak boşlukları sorularıyla doldurmaya çalışır.
Çocuklar konuşmayı öğrenmelerinden itibaren soru sormaya başlarlar. Onların merakları soruları celbeder, bu da öğrenmelerini hızlandırır. Dünyayı keşfetmek, olan biteni anlamak düşünce gelişimlerinin temelini oluşturur. Fikirleri oluştuktan sonra bunları belleklerinde muhafaza etmeye başlarlar ki sonra kullanabilsinler. “Neden böyle olmuş, nasıl olmuş” sorularıyla sağlıklı bir insanın beyin gelişiminin muhakeme aşamasına geçerler. Çocukların sorularını cevaplamazsanız, onları susturursanız ve durdurursanız onlara yapılabilecek en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Soru sormadaki cesaretini güçlendirmek, meraklarını artırmak, kararlılıklarını pekiştirmek için onları teşvik etmek lazımdır.
Soru sormanın önemine binaen bir hadise anlatayım. “1999 yılı Ağustos ayıydı. Gölcük depreminden sonra travma yaşayan insanlara psikolojik danışmanlık yapmak üzere gruplar halinde olay mahalline gittik. Akşama kadar danışma yapıp “neticeye ulaştık” dediğimiz hastalar sabaha tekrar sıkıntılı olarak geri geliyorlardı. Tam da bu ümitsizlik noktasında grubumdaki uzman ve öğrenci arkadaşlara şu kritik soruyu sordum; “danışmaya gelmeye gerek duymayan diğerleri, sorunlarını çözmede nelerden güç almışlarsa, biz de danışmaya gelenlere aynı noktadan yaklaşabilir miyiz?”
Gelmeye gerek duymayanlara yaptığımız anket çalışmasında çıkan sonuç da aslında beni şaşırtmadı ama diğerleri için harika bir fikirdi. “Bu olay Allah’ın bir takdiriydi. Sabredilmesi gereken bir imtihandı ve ne pahasına olursa olsun dayanmalıydılar.” Biz de gerek kendimizdeki olan gerekse ulaştığımız diğer akil adamlardan aldığımız bilgilerle danışmaya gelenlere bunları aktarmaya başladık. Sorduğumuz kritik soru ve aldığımız cevaplar işe yaramaya başlamıştı. Ve planladığımızdan daha kısa bir sürede neticeye ulaştık. Bu çalışmamız diğer gruplara da misal teşkil etti.” Bu hikâyede de olduğu gibi doğru yerde ve doğru zamanda sorulan bir soru sorunları çözmede büyük destek sağlar.
Soru sormak büyük bir meziyettir
Merak edip, gözlem yapıp ve uygun noktada soru sorabilmek çok büyük bir meziyettir. İnsan soru sordukça meseleye dahil olur. Probleme değil de çözüme odaklanan insanın ilk yapacağı iş soru sormaktır. Rehber öğretmenlere de en çok “nasıl başarılı olunur?” sorusu soruluyor. Bu sorunun cevabını anne babalar da merak ediyor, bir hedefi olan öğrenci de. Ben de bu soruya “soru sorabilen öğrenci” cevabını veriyorum. Başarılı olan insanların ortak özelliklerine baktığımızda; sahip olduğu bilgi ile yetinmeyen, merak eden, sordukça gelişmek isteyen, soru sorarak iyi cevaplar almak isteyen kişiler olduklarını görüyoruz. Soru sormakla alakalı şu misali duymuşsunuzdur; büyük bir bilim adamına başarısındaki en büyük etkenin ne olduğunuz sormuşlar; “Annem” demiş ve devam etmiş; “Bütün anneler, çocukları okuldan eve gelince, çocuğum, öğretmenin sorduğu sorulara cevap verebildin mi diye sorarlarken benim annem, evladım bugün okulda öğretmene soru sorabildin mi diye sorardı.” diye cevap vermiş.
“Uslu uslu soran” çocuk makbul
Eskiden zeki ve akıllı çocuk denince köşesinde sessizce oturan, konuşmayan ve hiçbir işe karışmayan çocuk akla gelirdi. Hatta annelerimiz “uslu uslu oturmak” diye bir deyim bile üretmişlerdi. Üstelik “bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” diye bir atasözü hala söylenirken. Artık duygusal zeka, soru sorma zekası, çoklu zeka gibi daha bir çok zeka türü olabileceği araştırmalarla sabit. Girişken, soru soran, araştıran, yerinde duramayan ve öğrenmeye hevesli çocukların zeki oldukları ve bu hallerine sabredilirse hayatlarının ileriki safhalarında daha başarılı oldukları üzerinde duruluyor. Kısacası soru sormak önemli ve çocuklar soru sormaya teşvik edilmeli.
Sormaya teşvik önemli
Anne baba seminerlerinde ailelere; yetiştirdiğiniz çocukların ileride nasıl vasıflara sahip olmasını istersiniz diye soruyorum. En çok aldığım cevaplardan biri, “düşünen, sorgulayan ve araştıran” oluyor. Peki diyorum “Her sorusunda susturulan, büyüklerin işine karışma denilen ve araştırmaya yönlendirilmeyip hazırcılığa alıştırılan çocukların ileride istediğiniz şekilde olması mümkün mü” diye sorunca, bir şeyleri fark ederek “hayır” diyorlar.
Çocuğunuzu soru sormaya teşvik edin. Sorduğu sorulara onun dilinden, anlayabileceği, kısa ve net cevaplar verin. Sorduğu soru mantıksız da olsa daha sonra soru sorabilmesi için cesaretlendirmek adına cevaplandırın. Sorduğu sorularla kesinlikle dalga geçmeyin. Önemli olan soru sorabilmesidir. Bazen de hazırcılığa alıştırmamak adına sorduğu sorunun cevabını kendi bulsun. Bunu da sorusuna soru ile karşılık vererek yapın. Onu düşünmeye ve araştırmaya yönlendirmek de bir çözüm olabilir.
Soruları geçiştirilen ve cevap verilmeyen çocukların zamanla kendilerini iletişime kapattıkları, duygularını içe attıkları ve aileleriyle iletişime geçemedikleri bir gerçektir. Bu davranış çocuk için “başka iletişim araçları bul, cevapları başka yerlerde ara, sen önemsenmiyorsun” mesajıdır.
Okul hayatında soru sormak da gelecek başarıların habercisidir. Soran çocuk meraklıdır, öğrenmeye açıktır. Öğretmenler ve eğitimciler soran çocuğu etiketlemek yerine sorusunun altında yatan merak duygusunu fark etmeli, cesaretlendirmeli hatta teşvik etmeli, asla küstürmemelidir. Soru sormanın zamanı ve şekli üzerine konuşarak sınıf yönetimini sağlayabilmelidir. Öğrenci soru sorabiliyorsa dersine ilgi duyulduğunu gören öğretmenin de ders anlatma ve öğrencilerine faydalı olma şevki artacaktır.
Soran, araştıran ve düşünen nesil yetiştirmek istiyorsak küçük yaştan itibaren sabretmeli, okul hayatında teşvik etmeli, onları araştırmaya yönlendirmeli, soru sormanın ve araştırmanın sadece büyüklerin hakkı olmadığı bilinmelidir. Soru soran kişi çözüme odaklanmıştır ve çözümün bir parçası olmayı kafasına koymuştur. Bizlere de destek olmak düşer.
http://insanvehayat.com/soru-yoksa-problem-var-demektir/
Read More

Contact Us

So you think we’re the right folks for the job? Please get in touch with us, we promise we won't bite!



Designed By Seo Blogger Templates